15 Kasım 2011 Salı

Artık zamanı geldi - Bölüm 4

    Gözleri korkuyla irileşmiş halde vücuduna yayılan sıcaklığın kaynağını aradı ve gördü. Adamın, düşüşünü durdurmak için bir çırpıda yetişiveren adamın, eliydi bu hisse sebep olan. Bir an düşmeyeceklerini sandı fakat hızını kontrol edemediğini farketmesi çok geç olmadı. Dengesini biraz bile koruyabilse adamın dengesini kaybetmesine sebep olmayacaktı fakat olmadı. Adam geriye doğru düşerken kalbi temposunu arttırmış bütün kaslarına kan pompalıyordu. Eğer bir şeyler yapmazsa adam kötü bir şekilde çarpacaktı fakat yapamıyordu. Kilitlenmişti resmen kaslarına söz geçiremiyordu. Adam düşüyordu onun elinden ise hiçbir şey gelmiyordu. Adam ile birlikte ağır çekimde düşüyorlardı. Ve sonunda tok bir ses duyuldu. Adam sırtını çarptı kız da onun üzerine kapaklandı. Ortalığa sessizlik çöktü. Rüzgar şiddetini arttırmış vapur durmuştu. Düşme onda şok etkisi yarattı. Tüm duyuları keskinleşti birden. Nefes alıp verişi hızlandı. Artık harekete geçmesinin zamanı gelmişti. Bir an adamın göğsünde durdu. Korkusu son safhaya ulaşmıştı artık. Adam yaşıyor muydu acaba? Rüzgarın sesi de dahil olmak üzere tüm seslere kapattı kendini. Gözlerini yumdu ve dinledi adamın kalbini. Başta bir şey duyamadı sonra yavaş yavaş duymaya başladı. Dup dup, dup dup, dup dup. Yavaş atıyordu belki olağandan da yavaş ama atıyordu sonuçta. Gözlerini açtı. Soğuktan hafif kızarmış yanaklarına doğru bir gözyaşı süzüldü. Yaşıyordu adam; içinden bağırmak geldi, adamı tutup kollarına almak, çılgınca gülmek istedi. Ama önce sakin olmalıydı çünkü yapacak işleri vardı. Şok etkisi biraz da olsa kendine getirmişti onu. Şimdi ise tamamen önüne bakmalıydı. Sevincini erteleyip neler olduğunu anlamaya çalışmalıydı. Derin bir nefes alarak yoga derslerini hatırlamaya çalıştı. Aldığı bu dersler sayesinde hızlı bir şekilde sakinleşmeye başladı. Kalbinin işleyişi düzene girdi soluk alışverişi normale döndü. Gözünü açtığında hazırdı artık. Hızlı ama kendinden emin hareketlerle doğruldu önce. Dengesini kolaylıkla sağlayabiliyordu. Kendine kızdı bir an, neden bir dakika kadar önce dediklerini yapmamıştı ki kasları! Vapur sallanıyordu hafifçe fakat ilerlemediklerini farketti. Bunun üzerine birazdan kafa yoracaktı şimdi yapması gereken çok daha önemli bir iş vardı. Hayatını kurtaran adam ile ilgilenmeliydi önce. Eğilerek bir elini adamın koltuk altından geçirdi ve yavaşça kaldırmaya başladı. Dengesini koruyarak fazla sarsmamaya özen gösteriyordu. Adamın göründüğünden daha hafif olması bunu kolaylaştırdı. Diğer eliyle destek vermeye çalışırken bunca zamandır atkısının elinde olduğunu farketti. Hızlıca koluna doladı ve adamı düzgün bir şekilde oturdukları yere taşıdı. Ayaklarını toplayarak yatar hale getirdi adamı. Koluna doladığı atkıyı çözdü, baştan beri istediği şeyi yapmaya başladı. Adamın boynundan güzelce dolayarak sıkıca sardı. Titriyordu eli sararken ama soğuktan değildi biliyordu. Adamın tenine dokunduğu için titriyordu. Atkıyı güzelce doladıktan sonra yaklaştı yaşadığından emin oldu bir kez daha. Yüzünde bir tebessüm kulağına fısıldadı: “İyi olucaksın ben yanındayım artık”. 
    Tekrar ayağa kalktı. Artık kontrolü tamamen eline almış dış dünya ile ilgilenmenin zamanı gelmişti. Rüzgarın sesini bastıran sesler geliyordu vapurun iç kesiminden. Kötü bir şeyler olduğunu düşünmeden edemiyordu. Hızlı adımlarla vapurun içine doğru yürümeye başladı. Birisini bulup neler olduğunu sormalıydı. İçeri adımını atar atmaz dondu. Ortalığa tam bir kaos hakimdi. Çocuklar ağlıyor anneleri korktuklarını belli etmeden onları susturmaya çalışıyordu. Bazı insanlar çığlık atıyor bazıları ise ağlıyordu. Soğukkanlı birkaç insan sakin olun sakin olun bağrışlarıyla ortamı yatıştırmaya çalışıyordu ama nafile. Gözleri bir görevliyi aradı fakat bulamadı. En yakınındaki kişiye doğru koştu. Genç bir kız. Yirmili yaşlarında diye tahminde bulundu. Ağlıyor ama sesi çıkmıyordu. Bir köşeye büzüşmüş dizlerini toplamış sessizce ağlıyordu. Eğildi ve neler olduğunu, vapurun neden durduğunu, insanların bu kadar kaos içersinde olmasına neyin sebep olduğunu sordu. Genç kız başını kaldırdı ve duymayı hiç beklemediği bir cevap verdi: “Rehin alındık”. Zorlukla kontrol edebildiği dengesini kaybetmek üzereydi. Neler oluyordu böyle. Çok değil on dakika kadar önce ne güzel hayaller kurmuştu kafasında. Hayat bu kadar acımasız olabilir miydi? İnanmak istemiyordu buna hayır bu kadar kötü olamazdı kaderi. Dudaklarını ısırarak duvara yaslandı. Sakinliğini kaybetmemeliydi. Şu an hayatını kurtaran adamın ona ihtiyacı vardı. Derin nefesler almaya başladı tekrar. Al ver. Al ver. Al. Bir süre bekle. Şimdi ver. Tekrar al. Tekrar bekle. Şimdi ver. Biraz daha iyiydi. Neler olduğunu öğrenmişti peki şimdi ne yapacaktı? Biri bayıldı doktora ihtiyaç var diye bağırsa bile bu şamatada nasıl sesini duyurabilecekti? Ne yapması gerekiyordu? Bir görevli olsa... Hayır görevlilerin hiçbirinin ortada görünmemesini tahmin edebiliyordu. Vapuru kaçıran onlar olmalıydı. Peki neden duruyordu vapur? Bir kez daha eğilip genç kıza sordu neden hareket etmediklerini. Tam olarak bilmediğini ama bazılarının söylediklerini duyduğunu anlattı burnunu çekerek. Vapur kadar büyük olmayan ama ufak da sayılamayacak bir tekne çarpmıştı vapura. Bu yüzden durmuşlardı. Teknede kimin olduğu bilinmiyordu fakat vapura çıkan insanlar görülmüştü. Bu kadardı. Daha fazla bir şey bilmediğini söyledi. Genç kıza teşekkür ederek doğruldu. Adamın yanına geri dönmeliydi. Adamı farketmiş olabilirlerdi. Gidip iyi olduğundan emin olmalıydı. Arkasını dönüp geldiği yoldan geri gitmek için adım attığı anda geldiği yerde 3 silahlı adamın durduğunu gördü. Ufak bir panik dalgası vücuduna yayıldı fakat bunu kontrol etmeyi başardı. Şimdilik. Hızlı düşünüp hızlı hareket etmeliydi. İlk önce gidip konuşmayı düşündü fakat gördüğü sahne karşısında bundan hemen vazgeçti. Bir adam bir şeyler anlatmak için öne çıkmıştı. Fakat daha cümlesine başlamadan ortadaki adam silahını kaldırdı tek bir el ateş etti. Tam adamın ayağının dibine. Eğitimli olduğu her halinden belliydi. Silah sesiyle birlikte çocuk ağlamaları dışındaki tüm sesler kesildi. Hemen ardından adamın gür sesi duyuldu. “Diğerlerinin yanına geç. İkinci bir uyarı olmayacak.” İkinci bir panik dalgası sarstı vücudunu. Bunu da kontrol etti. Şimdilik. Şu an neler yaşadığına inanası gelmiyordu. İzlediği amerikan filmlerinde böyle sahneler olurdu. Gerçek hayatta böyle bir şeyin bırak başına gelmeyi olabileceğine bile inanmıyordu. Fakat tam karşısındaydı işte sahne. Düşünceleri ışık hızında ilerliyordu artık. Ne yapmalıydı? Bundan sonraki adımı ne olmalıydı? Onların yanından nasıl geçip adama ulaşabilirdi? Bir yolu olmalıydı. Saniyeler içersinde aradığı cevabı buldu. Çok basitti evet. Tek yolu bu olmalıydı. Zordu hatta imkansızdı. Ama bir şansı vardı ve bunu sonuna kadar kullanmak istiyordu. Zamanı azdı hızlı hareket etmeliydi. Dikkat çekmemeye çalışarak yavaşça geriye doğru adım attı ve planının ilk aşaması için kızın yanına oturdu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder