Sahilde, boyaları dökülmüş bir
bankın üzerinde bekledim seni. Saatlerce oturdum. Gözlerimin önünden geçti
insanlar; düşüncelerimden bağımsız bir şekilde ilerlideler bir o yana bir öbür
yana. Ama gözlerim kaymadı başka taraflara. Hep uzağa denizin ötesine baktı
belki burdan gelirsin diye. Baktım, baktım, baktım... Zaman beni unuttu, ben
zamanı bakarken uzaklara. Ve ben öylece oturdum bankta.
Gözlerim uzakta düşüncelerim
senleydi bu akşam. Kulaklarımda ne dalgaların kayalara vuran sesi ne martıların
çığlıkları vardı. Ne de gündelik hayatın olağan sesleri. Sadece senin sesini
duyuyordum, okşuyordun beni adeta sesinle. Yüzüm gülmüyordu ama kalbim tebessüm
ediyordu hayalinle. Gözlerim karşı kıyıya odaklandı bir an. Karşı kıyının
ışıkları ne kadar da harika gözüküyordu. Ama biliyordum ki sen çıkagelsen,
parıltınla tüm ışıkları gölgede bırakırdın. Dünya dönmeyi yıldızları kaymayı
zaman akmayı bırakırdı senin parıltılı gelişini izlemek için. Gel artık diye
haykırmak istedim hayalinle dolup taşarken. Haykıramadım. Bir sandığa
kilitleyip kapalı kapılar ardına sakladığım tek bir düşünce engel oldu bana. Yapamadım.
Parıltılı hayalin yok olurken dünya dönmeye, yıldızlar kaymaya, zaman akmaya
devam etti. Ve ben öylece oturdum bankta.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder