13 Kasım 2011 Pazar

Artık zamanı geldi - Bölüm 3

    ... gerçek yüzü insanlarla oyun oynayan onlara bir kukla gibi davranan sinsi bir yüzdü. Bu sefer de bu iki insanı aynı vapura bindirerek karşılaşmalarını sağladı önce. Şimdi ise bu karşılaşmayı sonlandırmaya hazırlanıyordu. Bunca zaman oynadığı her oyundan galip çıkmıştı. Tam bir kumarbazdı. Yalan söylemiş insanların tarafındaymış gibi davranmış ikili oynamış her türlü kurnazlığı yapmıştı. Her seferinde de galip gelmişti. En iftihar ettiği oyunlardan biri Romeo ve Juliet’i kavuşturmamasıydı. Son zamanlarda canı sıkılıyordu hep aynı şeylerle oynamaktan bıkmıştı. Uzun bir uğraş sonucu bu iki insanı buldu. Adam bir Romeo kız da bir Juliet olamazdı tabii ki. Fakat bu devirde efsane olmaya en yakın 2 adaydı adam ile kız. Oyunun en iyisiydi Kader. Olayları ani bir şekilde geliştirirken o ağını çoktan örmüş avını bekliyor olurdu. Avı kıvama geldiğinde onlarla oynamayı severdi. Ama ne kadar oyunu sevse de oyunu kazanmayı daha çok isterdi her zaman. O yüzden de aceleci olur bir an önce bitirmek isterdi oyunu. Çünkü çoğu kişi bilmez ama Kader insanların ruhlarıyla beslenir. O yüzden de ruhlara çok hasar vermemeye çalışır ki tadlarını kaybetmesinler. Kader izliyordu şimdilik. Düğmeye basmış olaylar gelişmeye başlamıştı. Ağı hazırdı. Artık tek yapması gereken avının ağına gelmesini beklemekti. Sonrası... Sonra başka bir oyun bulacaktı kendine. Oyunu kazanmanın verdiği hazla birlikte yeni arayışlara yönelecekti. O yüzden bekliyordu şimdi. Beklerken ağzı çarpık bir şekil almıştı. Gülüyordu heralde ama tam olarak anlamak imkansızdı. Artık her şey zamana kalmıştı. Oyunu en iyi oynayan oyuncu olmasına rağmen kontrolü elinde olmayan tek şey: Zaman. Onunla hiçbir şekilde anlaşamamıştı zaten. Fakat oyunu o kadar iyi oynuyordu ki Kader ustayken Zaman onun yanında bir çıraktan öteye gidemiyordu. Bu sefer diğer seferlerden farklı olması için hiç bir sebep yoktu. Oyunu kazanacak Zaman’a karşı bir kez daha üstünlüğünü kanıtlamış olacaktı. Her şey planladığı gibi işliyordu. Bekliyordu Kader. Zaman çaresizce ilerliyordu. Geriye kalan tek şey oyunu kazanmaktı. Peki kim kazanacaktı? Tüm dünyanın merakla beklediği sorunun yanıtı ne olacaktı? Kader kendinden emindi. Zaman umutsuzdu. Yavaş yavaş bir şeylerin farkına varmaya çalışan adam ile kız oyunda başarılı olacak mıydı?
     Ama ne zaman hayat tam anlamıyla ona gülmüştü ki? Şimdi de farklı olmasını beklemiyordu. Yalnız bu sefer kolayca vazgeçmeyecekti. Sonuna kadar savaşacaktı. Ne pahasına olursa olsun bu sefer kaybetmeyecekti. Rüzgarı tekrar hissetmeye başladı ama bu sefer fısıldamıyordu. Kahkahayı andıran bir ses çıkartıyordu sanki birileri dalga geçiyordu onunla. Yoksa aklı oyunlar mı oynuyordu ona? Karşısındaki kızdan başka kimse yoktu etrafında o zaman bu ses kime aitti? Kız bir elinde atkısı göz bebekleri hafifçe irileşmiş bir şekilde ona bakıyordu. Kızın bakışları delip geçiyordu onu. Bu bakışlar karşısında kendini çırılçıplak hissetti aniden. Beni görüyor gerçek beni, ne düşündüğümü, neler hissettiğimi görüyor sanki. Ne düşünüyor aca.. Düşüncesi tamamlanmadan bir kez daha sarsıldı vapur. Bu seferki daha da şiddetliydi. Dengesini kaybeder gibi oldu ama çabucak toparlandı. Çok atik değildi belki fakat refleksleri mükemmele yakındı. Dengesini sağladıktan sonra hızlıca düşünmeye başladı. Bir an önce bu sarsıntının kaynağını bulmalı neler olduğunu anlamaya çalışmalıydı ki daha sonra kız ile konuşup tanışmalıydı. Bilmiyordu bu sefer şansı yaver giderdi belki. Peki nasıl bir giriş yapmalıydı? Bu konuda hep beceriksiz olmuştu. Açılınca istediği kızı etkileyebileceğini düşünüyordu. Özgüveni yüksekti bu konuda. Başarısız olduğu zamanlar olmuştu tabii ki de ama bu sefer içinden bir ses kesinlikle başarılı olacağını söylüyordu. Bunların hepsi bir anda doluştu kafasına fakat dengesini sağladığı anda sarsıntıdan dolayı kızın düşmek üzere olduğunu farketti. Eğer kız bir an önce bir yere tutunmazsa, o hayran kaldığı yüz vapurun demirlerine çarpıp dağılabilirdi. Ağır çekimde düşüyordu kız. Boşta olan elini kullanmaya çalıştığını farketti lakin bu yeterli olmayacak gibiydi, galiba başaramayacaktı. Kızın bir yere tutunma çabasının başarılı olamayacağını anladığı anda harekete geçti. Bir kez daha reflekslerine güvendi. Onu yalnız bırakmayacaklarını biliyordu. Göz açıp kapayıncaya kadar kızın yanına geldi ve kızın tutunmaya çalıştığı elini sıkıca kavradı. Başarmıştı düşüşü durdurmuştu fakat hesaba katmadığı bir şey oldu o anda. Kızın elini kavradığı andan itibaren vücuduna doğru akan sıcaklığı, tüylerini ürperten dokunuşunu, kızın baş döndürücü kokusunu hesaplamamıştı. Ve bu ona pahalıya patladı. Kızın düşüşünü engellemişti ama elinin kızın eline değmesiyle birlikte zorlukla kontrol ettiği dengesini kaybetti ve vapurun kenarına şiddetle çarptı. Kız da yavaşça adamın üzerine kapaklandı. Ve adam darbenin etkisiyle birlikte bilincini yitirdi. Düşündüğü son şey ise yüzüne çarpan kızın saçlarının ne kadar yumuşak olduğuydu. Gülümseyerek karanlığın içine çekildi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder