1 Kasım 2011 Salı

Artık zamanı geldi

Vapurun kalkmasına dakikalar kalmıştı. Bir insan cümbüşü koşturuyordu iskeleye doğru. Bu cümbüşü seyrederken kulaklarını envai çeşit ses dolduruyordu; korna sesleri, martı sesleri, basılan akbillerin çıkardığı sesler, ayakkabıların çıkardığı o tok sesler... Ama o içlerinden sadece bir tanesiyle, soğuk istanbul akşamının yüzünü okşayan rüzgarın uğultusuyla ilgilendi. Uzun siyah paltosuna sıkıca sarıldı ve arkasına yaslanarak gözlerini kapattı.
Beşiktaş-Kadıköy vapurunun 18:15 seferinin arka tarafında bir karaltı vardı. Hava karardığından dolayı tam olarak seçemiyordu. Birden ürperdi. Belki de rüzgardandı ama öyle olduğunu sanmıyordu. Üniversitedeyken dağcılıkla ilgilenmişti bir süreliğine. Bir kez de kışın ortasında kampa katılmıştı. Soğuğa dayanıklı olduğunu düşünüyordu bu yüzden. Nefesine çeki düzen verirken bir adım daha atarak karaltıya doğru yaklaştı. Yaklaştıkça karaltı daha da büyüyor ve şekil alıyordu.  Sonunda gördü; kafasını hafif eğmiş, paltosuna sıkıca sarılmış birisi vardı orada. Adımlarını hızlandırdı ve araya başkası oturamayacak şekilde paltolu adamın yanına doğru sokuldu. Halatlar çözülmüş ve yaklaşık 20 dakika sürecek yolculuk başlamıştı.
Vapurun hareket etmeye başladığını hissetmiş ama açmamıştı gözünü. Çünkü rüzgar konuşuyordu onunla. Onun yapması gereken tek şey ise abisinin hediye ettiği paltoya sıkıca sarılmaktı. “ar..k ..m.nı g..d. ”. Bir şeyler fısıldıyordu sanki rüzgar ona ama tam seçemiyordu kelimeleri. Daha sıkı sarıldı paltosuna daha sıkı yumdu gözlerini.
- Artık zamanı geldi
Korkuyla açtı gözlerini. Kıyıdan uzaklaşıyorlardı. Vapur hızlanmış arkasında beyaz köpükler bırakarak ilerliyordu. Ne olmuştu az önce? Birisi mi seslenmişti yoksa rüya mı görmüştü? Rüzgar konuşmuş olamazdı çok saçmaydı çünkü. Aklı oyun oynamış olmalıydı ya da bir an içi geçmiş hayal görmüş olmalıydı başka bir açıklaması olamazdı. Yorgundu son zamanlarda uykusuz kalıyordu farkındaydı. Fakat hayatını uyuyarak geçirmek istemiyordu. Geziyor, okuyor, aktivitelere, topluluklara katılıyor her şeyin tadına bakmaya çalışıyordu elinden geldiğince. Bu hafta işlerde yoğunlaşınca biraz zorluk çekmişti ama uykusuz kalmaya alışıktı. Yoksa yaşlanıyor muydu? 32 yaşındaydı hızlı tempoya ayak uydurabileceğini düşünüyordu yanılıyor muydu acaba? Bu düşünceler içerisindeyken bile mırıldanıyordu en sevdiği parçanın nakaratını. Kafasını yavaşça kaldırırken yanında birisinin oturduğunu hissetti ve o tarafa doğru döndü. Ve öylece kalakaldı.
Vapur hareket etmeye başlamıştı. Yanına oturmasına rağmen paltolu adamdan hiçbir hareket göremiyordu. Bir an korktu ölü mü acaba diye ama daha sonra göz kapaklarının sıkılaştığını fark etti İstanbul’un görkemli ışıklarının altında. Paltosuna da sıkıca sarılmış üşüyor mu acaba diye düşündü adamın yüzüne bakarken. İstemsiz olarak atkısını çıkartmaya başladı. Rüzgar bir an sertçe esti ve kızın açılan boynundan aşağı var gücüyle taşıdı soğuğunu. Ürperdi bir kez daha. Ne oluyor da ona böyle? Biraz rüzgar onu böyle ürpertmemeliydi. Kış aylarında bile sabah koşularından vazgeçmeyen, aralık ayında denize girebilen birisiydi o. Bu ürperti de neyin nesiydi şimdi? Ayrıca ne yapıyordu şu an tam olarak? Belki de hayatında daha önce hiç görmediği tanımadığı bir insana atkısını vermek nereden çıkmıştı? Ama yaşadığı ürpertiyi atamıyordu içinden. İçten içe biliyordu soğuktan ürpermemişti farklı bir şeydi bu lakin bunun ne olduğu hakkında en ufak bir fikri yoktu. Neden adama bakmaktan kendini alamıyordu o da ayrı bir muammaydı. İskele arkalarında kalırken tüm bu soruların cevabını öğrenmek istiyordu. Ürpertiyle karışık bir heyecan kaplamıştı içini. Paltolu adam hareket ediyordu. Sanki mırıldanıyordu. “Sus, lütfen sus dünya! Bir anlığına zaman dursun duymak istiyorum” diye düşündü. Ama susmadı dünya durmadı zaman. Atkısı elinde gözlerinde hafif bir hüznün belirtisi öylece bakmaya devam etti paltolu adama. Vapur yoluna devam ediyordu ve artık hızını almıştı iyice. İstanbul’un ışıkları uzaklaşıyordu. Sadece bir ışık hüzmesi vuruyordu yüzüne doğru ama o bunun farkında değildi. Sonunda adam doğruldu ve ona baktı. Tam gözlerinin içine. Aniden. Fark edememişti bu bakışın geleceğini. Tepki veremedi. Sadece baktı. Ve öylece kalakaldı.

4 yorum:

  1. oo ! bu zamana kadar yazmaman hata olmuş barış ya, zamanı gelmiş de geçmiş bile bence :) varsa başka yazıların hali hazırda, paylaş hemen, gitmeden.

    YanıtlaSil
  2. tişikkirlir sipirmin:D 3-5 tane daha var ama üzerinden şöyle bir geçip toparlamam lazım anca ondan sonra:) ayrıca bu hikaye daha devam ediyor edicek bekleyin efenim :)

    YanıtlaSil
  3. cok guzel ve akıcı yazıyosun barıs hemseri komsu olma ozelliklerini bir kenara birakip bundan sonra sana yazar baris diyecegim :))

    YanıtlaSil
  4. @kontesin günlüğü oo komşum hemşerim canım arkadaşım çok sevindim beğendiğine :) sizlerden böyle güzel tepkiler alınca daha da çok yazasım geliyor saolun efenim :)

    YanıtlaSil